Ana menü
Ana sayfa
Forum
Yazı ve Makaleler
Yazarlarımız
Admine Yaz
Diyanet İlmihalinden
Namaz
Oruç
Zekat
Hac
54 Farz
32 Farz
Abdest Gusül Teyemmüm
Kurban Bahsi
Mezhepler Tarihinden
Kur'an Işığında
Muska
Mübarek Gün ve Geceler
Kaza Kader
Büyük Günahlar
Kıyamet Alametleri
Berzah Alemi
Ahiret Hayatı
Cennet Hayatı
Cehennem Hayatı
İslamda Kadın ve Aile
İstatistik
Bugün  Toplam 
 Tekil 124  954353 
 Online
 IP 3.12.153.110 
F o r u m Risale-i Nur Risale-i Nur Nedir ve Nasıl Bir Tefsirdir?
Son Eklenen
Sorular ve Cevaplarla Risale-i Nur'da 'MEHDİYET'
Bediüzzaman Kimdir?
Risale-i Nur Nedir ve Nasıl Bir Tefsirdir?
Popüler
Sorular ve Cevaplarla Risale-i Nur'da 'MEHDİYET'
Risale-i Nur Nedir ve Nasıl Bir Tefsirdir?
Bediüzzaman Kimdir?
Cevaplar
 
Külliyat
İSMAİL  18 Mart 2014  

Büyük şâirimiz merhum Mehmed Âkif, bir üdebâ meclisinde, "Viktor Hügolar, Şekspirler, Dekartlar; edebiyatta ve felsefede, Bediüzzaman'ın bir talebesi olabilirler" demişti.

***


Bediüzzaman, Risale-i Nur'la beşeri sefâhet ve dalâletten kurtarırken, korku ve dehşet vermek tarzını tâkib etmez. Gayr-ı meşru bir lezzetin içinde, yüz elemi gösterir, hissi mağlûb eder, kalb ve ruhu hissiyata mağlûb olmaktan korur. Küfür ve dalâlette de, bir zakkum-u Cehennem tohumu olduğunu, dünyada dahi Cehennem azabları çektirdiğini; buna mukabil îmanda, İslâmiyet ve ibâdette leziz lezzetler ve zevkler bulunduğunu ve Cennet çekirdeği ve meyveleri gibi dünyada dahi bir nevi mükâfata nâil eylediğini isbat eder.

***


Kur'ân-ı Azîmüşşan bütün zamanlarda gelip geçen nev-i beşerin tabakalarına, milletlerine ve ferdlerine hitaben Arş-ı A'lâdan irad edilen İlahî ve şümullü bir nutuk ve umumî, Rabbanî bir hitabe olduğu gibi; bilinmesi, bir ferdin veya küçük bir cemaatin iktidarından hariç olan ve bilhassa bu zamana ait pek çok fenleri ve ilimleri câmi'dir.

Bu itibarla zamanca, mekânca, ihtisasça daire-i ihatası pek dar olan bir ferdin fehminden ve karihasından çıkan bir tefsir, bihakkın Kur'ân-ı Azîmüşşana tefsir olamaz. Çünki Kur'ân’ın hitabına muhatap olan milletlerin, insanların ahval-i ruhiyelerine ve maddiyatlarına, câmi' bulunduğu ince fenlere, ilimlere bir ferd vâkıf ve sahib-i ihtisas olamaz ki, ona göre bir tefsir yapabilsin. Hem bir ferdin mesleği ve meşrebi taassuptan hâlî olamaz ki, hakaik-i Kur'âniyeyi görsün, bîtarafane beyan etsin. Hem bir ferdin fehminden çıkan bir dava, kendisine has olup, başkası o davanın kabulüne davet edilemez. Meğer ki bir nevi icmaın tasdikine mazhar ola.

Binaenaleyh Kur'ân’ın ince mânâlarının ve tefsirlerde dağınık bir surette bulunan mehasininin ve zamanın tecrübesiyle fennin keşfi sayesinde tecelli eden hakikatlarının tesbitiyle, herbiri birkaç fende mütehassıs olmak üzere muhakkikîn-i ulemadan yüksek bir heyetin tedkikatıyla, tahkikatıyla bir tefsirin yapılması lâzımdır. Nitekim kanunî hükümlerin tanzim ve ıttıradı, bir ferdin fikrinden değil, yüksek bir heyetin nazar-ı dikkat ve tedkikatından geçmesi lâzımdır ki, umumî bir emniyeti ve cumhur-u nâsın itimadını kazanmak üzere millete karşı bir kefalet-i zımniye husule gelsin; ve icma-ı millet hücceti elde edebilsin.

Evet Kur'ân-ı Azîmüşşanın müfessiri, yüksek bir deha sahibi ve nâfiz bir içtihada mâlik ve bir velâyet-i kâmileyi haiz bir zât olmalıdır. Bilhassa bu zamanlarda, bu şartlar ancak yüksek ve azîm bir heyetin tesanüdüyle ve o heyetin telâhuk-u efkârından ve ruhlarının tenasübüyle birbirine yardım etmesinden ve hürriyet-i fikirlerinden ve taassuplarından âzâde olarak tam ihlâslarından doğan dâhî bir şahs-ı manevîde bulunur. İşte Kur'ân’ı ancak böyle bir şahs-ı mânevî tefsir edebilir.

***


İşte büyük ulemâ-i İslâm ve meşâyih-i kiram çok tecrübe ve imtihanlarla şöyle bir kanaata varmışlardır ki: Bediüzzaman ne söylerse hakikattır. Bediüzzaman'ın eserleri, sünuhât-ı kalbîye olup, cumhur-u ulemânın tasdik ve takdîrine mazhardır.

***


Risale-i Nur, Kur'ân-ı Mu'ciz-ül Beyânın bu asırda bir mu'cize-i mâneviyesi olan yüksek ve parlak bir tefsiridir. Evet Risale-i Nur kalblerin fatihi ve mahbubu, ruhların sultanı, akılların muallimi, nefislerin mürebbii ve müzekkîsidir.

***


İşte Bediüzzaman Said Nursî; Kur'an-ı Kerîm'deki bu asrın muhtaç olduğu hakikatleri keşfedip, Nur risalelerinde, herkesin kabiliyeti nisbetinde istifade edebileceği bir tarzda tefsir ve îzah etmek muvaffakıyetine mazhar olmuştur. Bunun içindir ki: Risale-i Nur, emsali görülmemiş bir şâheserdir kanaatına varılmıştır.


 
Külliyat
İSMAİL  18 Mart 2014  

RİSALE-İ NUR KÜLLİYATI, dili ve muhtevasıyla olduğu kadar, telif tarzı ve tertibiyle de sıradan İslami eserlerden farklı bir eserdir. Ekseriyetle dağlarda, kırlarda, yahut zindanların amansız şartları altında telif edilen bu eser, telif şartlarından hiç beklenmeyecek bir şekilde, en ağır, en derin, en muğlâk ilmî meseleleri incelemekte, en çetin soruları ele almakta, yüzyıllar boyunca tartışma konusu teşkil edegelmiş problemler için çözümler ortaya koymakta, çağın tereddütlerine cevap getirmekte, üstelik bütün bunları, tamamen kendisine has bir üslûp ve metod içerisinde gerçekleştirmektedir.

Risale-i Nur, yaygın bir şekilde, “çağdaş bir tefsir” olarak tarif edilegelmiştir. Doğrudan doğruya Kur’ân’a dayanması ve bilhassa imana dair bir kısım âyet-i kerimeleri geniş şekilde açıklaması sebebiyle, bu tarif bir hakikati aksettirmektedir. Ancak, gerek tertip itibarıyla, gerekse açıklama tarzıyla Risale-i Nur alışılagelen tefsirlerden ayrıldığı gibi, Külliyatın bazı parçaları (On Dokuzuncu Mektup, Yirmi Dokuzuncu Lem’a, On Dokuzuncu Söz, umumiyetle lâhikalar ve müdafaalar gibi) daha başka ilim dalları içinde mütalâa edilebilecek eserleri teşkil etmektedir. Meselâ İşârâtü’l-İ’câz ile Sünuhat’ın aynı tasnif içine girecek eserler olmadığı, ilk bakışta kolayca anlaşılacaktır.

Risale-i Nur’un en az tefsir kadar önem taşıyan bir diğer cephesi, kelâm ilmiyle ilgilidir. Belki de Külliyatın ekseriyetini kelâm ilmi içinde mütalâa etmek daha doğru olacaktır. Başta lâhikalar olmak üzere geri kalan bölümlerde ise, hizmet metodları ile ilgili bahisler önemli bir ağırlık teşkil etmektedir.

Kelâm tarihi ve klâsik kelâm eserleri ile mukayese edildiğinde, Risale-i Nur’un bu sahada yep yeni bir tarz geliştirdiğini, hattâ bir çığır açmış olduğunu görmek hiç de zor olmayacaktır. Zaten Risale-i Nur Müellifi, eserlerinin çeşitli yerlerinde bu hususu açıkça dile getirmektedir.

***


Risale-i Nur, konuları ele alış tarzı, muhtevasındaki derinliği ve kapsamlılığı birçok kesimin yoğun ilgisini çekmiştir. Bir yandan yurt içinde ve dışında çeşitli halk kesimleri tarafından okunmakta ve diğer yandan hakkında uluslararası sempozyumlar düzenlenmekte ve birçok akademik makale ve tezlere konu olmaktadır.

Meselâ bunlar arasında çağdaş düşünürlerden Faslı Prof. Dr. Taha Abdurrahman, Risale-i Nur'un düşünce dünyasında yaptığı büyük devrimden söz ederken, onun diğer yönlerinin yanında bu yönünün de kayda değer olduğuna dikkat çekmektedir:

"Bazı Batılı filozoflar, her şeyin merkezine aklı aldılar ve sadece aklın ürünü olan hususlara itibar ettiler. Hattâ bu hususta öyle ileri gittiler ki, İncil ve Kur'ân gibi semâvî kitapları ve temsil ettikleri dinleri de aklın etrafında dönen diğer eşya arasına katarak, aklî sistem içinde onlara bir tanım getirdiler. Yani, tıpkı eski insanların dünyayı sabit sanıp güneşin de onun etrafında döndüğünü tevehhüm ettikleri gibi, aklı sabit kabul ederek semavî kitap ve dinleri onun etrafında gezdirdiler.

İşte Bediüzzaman, Risale-i Nur'la düşünce dünyasındaki bu gidişatı olması gereken mecraya çevirdi-tıpkı ilim dünyasında Kopernik'in yaptığı gibi. Nasıl ki Kopernik, 'Dünyanın sabit, güneşin onun etrafında döndüğü şeklindeki eski görüşü ortadan kaldırıp; onun yerine, dünyanın hem kendi etrafında, hem güneşin etrafında döndüğünü' ispat etti; Bediüzzaman da Risale-i Nur'la düşünce dünyasında buna benzer bir inkılâp gerçekleştirdi: 'İnsanın düşünce dünyası sabit olamaz. Düşünce dünyası hem kendi ekseni etrafında döner, hem de vahiy güneşinin etrafında döner' diyerek insan düşüncesinin olması gereken asıl yerini tespit etmiş, aklı yalnızlık ve karanlıktan kurtararak aydınlatmış ve rahatlatmıştır."

Ayrıca Risale-i Nur, bir Kur'ân tefsiri olması itibariyle, aklın yanı sıra, kalb, ruh ve diğer bütün duygulara da hitap etmektedir. Ahlâkın bütün boyutlarına ışık tutmakta ve bir çok sosyal probleme çözümler sunmaktadır. Ancak onun bu ve benzeri daha bir çok meziyetini en iyi şekilde anlamanın yolu her halde onu açıp bizatihi okumak ve yaşamakla olur.

  Toplam 2 yorum yapıldı 
Yorum Ekle


 Yorum için, Üyelik seviyeniz yeterli değil


Üyelik Menü
Üye adı :    
Şifre :    
  
  Üye olun    
  Şifremi Unuttum   
İlahi Dinleyin
---- DİYANET ----
Diyanet TV
Türkiye Diyanet Vakfı
Diyanet Radyo
Kur'an Radyo
Risalet Radyo
Yayın Satış
Diyanet Evi
İSAM
KAGEM
Online İşlemler

Anasayfa  İletişim